Mağdurum ey hayat!
- edizzzz
- 16 Tem
- 3 dakikada okunur

Mağdurum ey hayat, her şey ve herkes bana karşı!
Ben elimden geleni yaptım, herkesi mutlu etmeye çalıştım, sorumluluklarımın hepsini yerine getirmek için saçımı süpürge ettim ama olmuyor olmuyor! Ne yapsam, ne etsem kimseye yaranamıyorum ve artık bu sorumluluklar benim hayatımı yaşanmaz hale getiriyor.
Tüm bu nedenle kendimle olmayı, güçlü olmayı ve kendimin mutluluğuna odaklanıyorum. Artık hayatımın geri kalanında başkalarının sorumluluklarını almak istemiyorum. Yalnızlığımda mutluyum ben...
Tanıdık mı bu ifadeler? Duyarsınız değil mi bunu böyle basa basa anlatıp hayatın nasılda onların karşısında olduğundan dem vuranlardan. Annesi, babası, kardeşi, eşi, çocuğu, sevgilisi, arkadaşları, patronu vs. vs. vs. herkes onun karşısında durmuş ve onun hayatta başarısız, mutsuz olması için elbirliği etmişler! Bunlar kimler biliyor musunuz? Bu insanlar aslında sorumluluktan kaçan, korkak ve kolaycı insanlardır. Onlar mağdur edebiyatlarının arkasında aslında kendi keyiflerinin peşinde koşanlardır ve en çok savundukları "başkaları için hayatımı feda ediyorum" yalanıyla başkalarının hayatlarından çalanlardır. Kendi hazları geçene kadar hayatınızda var olup sonrasında işleri bittiğinde taşıyamıyorum bu sorumlulukları der ve çeker giderler.
Siz mi? Siz ortada kalırsınız! Daha ne olduğunu bile anlayamadığınız bir durumun içine itilir ve suçlu hissettirilirsiniz. Öyle hızlıdır ki başınıza gelenler aynen bir neşter kesiği gibi... Acısını yavaş yavaş hissetmeye başlarsınız. Mağdur olan sizi mağdur etmiştir artık. Mağduriyeti üzerinden haklı olmuş ve sizi haksız göstermiştir. Ne yapacağınızı bilemez halde kalırsınız. Yaraya mı bastırmalısınız yoksa elinden neşteri mi almalısınız?
Söyleyeyim, yaraya bastırın ve orayı hemen terk edin! Yaraya bastırmak bir süre daha acı çekmenize neden olur ama kan kaybından ölmenizi engeller. Neşteri almaya çalışmayın çünkü mağdurun elinde daha nice neşterler var çıkarılmaya hazır!
Hayat kimseyi mağdur etmek üzere dizayn edilmedi. Hayat öyle bizim kafamızda kurduğumuz gibi bize kötülük falanda yapmaya çalışmıyor. Başımıza her ne geliyorsa bu bizim özgür irademizi kullanmamız ve/veya kullanmamamız ile ilgili. İnsan özgür hem de cennetten atılmayı göze alabilecek kadar! Sorgulayan, değerlendiren ve eyleme geçebilen, sonuçlarına göre yeniden karar verebilen bir iradeye sahibiz. O nedenle hayat biz neyi istiyorsak onu gerçekleştirebilmemiz için gerekli fırsatı bize veriyor. Tıpkı şu meşhur ifadedeki gibi: "Hayat sabır istediğimizde bize sabır değil, sabırlı olabilmemiz için olaylar gönderir, güçlü olmak istediğimizde ise güç vermez, güçlü olabileceğimiz olayları karşımıza çıkartır." Hayatın talep ettiklerimizi bize sunma şekli budur. Aksi olsaydı yani sabır istediğimizde sadece sabır verseydi ama sabır göstereceğimiz tecrübelerimiz olmasaydı sabrın ne anlamı kalırdı ki? Ayni şey güç içinde ve diğer talep ettiklerimiz içinde geçerli değil mi?
Hayat düz bir çizgi değil ve eğrisi ve doğrusuyla güzel ve anlamlı. Eğrilerin zorluğu bizim ne kadar güçlü ve sabırlı olmayı dileğimizle ilgilidir. Doğruların hazzı ise o eğrilerin üzerine ne kadar cesur ve kararlı gittiğimizle orantılıdır. Yani gücü isteyip sonra da güçlükle karşılaşınca korkup kaçmak ve mağdur ettin beni hayat diyerek hayatı suçlamak yok. Yok öyle istediklerinizin karşılığında karşınıza çıkan fırsatların sorumluluklarını başka insanlara ihale etme hakkınız!
Ne mi yapmalı? Burası mağdurlara seslenişim olsun. Hayat öyle sizin baktığınız pencereden gördüğünüz gibi size karşı falan değil. Size cevap vermeye çalışıyor. Size fırsatlar sunuyor sürekli olarak. Ve bunu yılmadan defalarca yapıyor ve yapmaya devam edecek. Siz doğrunuzu bulana kadar veya fırsatları görmezden gelip hayatınızın sonuna gelene kadar! İlk yapmanız gereken bir durun bakalım! Bakın önce nelere sahipsiniz. Sahip olduklarınızı değerlendirin ve hangileri sizin amacınıza hizmet ediyor bulun. Bulduklarınızı önceliklendirin. Hangileri daha fazla yolculuğunuza hizmet ediyor veya edebilir. Sonra gereksizleri temizleyin veya rafa kaldırın. İnsanlarınıza bakın! Kimler elinizden tutmaya hazır, kimler sizi yolunuzdan almaya çalışıyor. Eli tutulası insanlarınıza sımsıkı sarılın. Benim en önemli tavsiyem burada, hayat öyle tek başınıza altından kalkabileceğiniz bir şey değil. Bazen elinizin tutulmasına bazen de el tutmanıza ihtiyaç duyar. Eli ne kadar sıkı tutacağınıza da karar verin. Çok sıkıp can yakmayın veya kendi enerjinizi tüketmeyin, çok gevşek bırakmayın ki düşüp yaralanmayın. Aynı eli hep aynı güçle tutmayın. Bazen sıkı sıkı bazen ise biraz gevşek. Ama o tutulası eli bulmuşsanız mutlaka ama mutlaka tutun.
Ez cümle; hayat gerçekten güzel ve tek. Onu nasıl görmek isterseniz o da size öyle görünür. Başınıza gelen şeyler için şikayet etmek yerine, hayattan ne kadar çok güçlü olmayı dilediğinizi gözden geçirin. Eğer bu zorluklar size fazla geldiyse güç talebinizi gözden geçirin. Sadeliğe odaklanın. Sizin sadeliğiniz, dinginliğiniz nerede bir kez daha gözden geçirin. Bir liman var mı etrafınızda sığınabileceğiniz ona bakın ve rotanızı oraya çevirin. Bırakın deniz bir dalgalansın köpürsün. Siz limanın güveni ve sakinliğinde kalın bir süre. Emin olun deniz sakinleşecek ve durgun sular ve ışıltıları ile sizi yeni yolculuklara davet edecektir.
Unutmayın, ne siz ne de hayatınızdaki kişiler pelerinli süper kahramanlar değilsiniz! Ne sen ne de başkaları mucizeler yaratamazsınız. Ancak unutmayın, cesaretiniz ve bunun karşılığında hayatın cesaretinizi gösterebilmeniz için verdiği fırsatlara nasıl korkmadan yürüdüğünüz ile bu cesareti gösteremeyenlerin gözünde mucizeler yaratan kişi olacaksınız. Yani kendi mucizemiz yoktur ama korkakların atamadığı adımlarla onların gözünde mucizeler yaratan kişiler olabilmemiz mümkündür.
Bazen demir atmak ve limana güvenmek gerek... Dinlenmek, gözden geçirmek, yeni kararlar vermek ve yola devam edebilmek için...
Sevgiyle...
edizzzz
Yorumlar